Ateizm


Şüphe yok ki, söz konusu din olduğunda akla ilk gelen
kavram “yaratıcı” ya da “aşkın varlık”tır. “Tanrıtanımazcılık”

olarak tanımlanan ateizm, Allah’ın varlığını reddeden ve do-
layısıyla dinlere ve metafizik kavramlara kapısını bütünüyle

kapatan felsefî akımdır. Allah’ın var olmadığını, dolayısıyla

evrenin kendi kendine olduğunu ya da maddenin ezeli olduğu-
nu savunan bu akım, çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır.

Peki, ateizmin problemi nedir?
Her ne kadar ateizmin karşısına çıkan en büyük tezin

“tasarım delili” olduğu sanılsa da, ateizmin en büyük prob-
lemi “varlık âleminin oluşumu”dur. “Evren nasıl oluşmuş-
tur? “Evrenin kendisini var edebilme gücü var mıdır?” Bu

gibi sorulara cevap vermekte zorlanan ateizm, bu problemi

aşmak amacıyla asırlar boyu “evren(madde) ezelidir, son-
radan var olmamıştır, dolayısı ile bir yaratıcıya da ihtiyaç

yoktur” iddiasının savunuculuğunu yapmıştır. Söz gelimi şu
mantıkî dizilimi izlemişlerdir:
a) Sonradan var edilenin, bir var edicisi vardır.
b) Evren sonradan var edilmemiştir.
Sonuç: Evren ezelidir, bir yaratıcıya ihtiyacı yoktur.
Kısacası, ateistler yüzyıllar boyunca, evreni ontolojik
olarak Tanrı’nın özelliğini taşıyan bir konuma oturtup, onun

bir var edicisi olmaksızın bizzat kendisi ile kâim olduğu dü-
şüncesini taşımışlardır. Ne var ki 1900’lü yıllarda Big Bang

(büyük patlama)’in keşfedilmesi, ateist kesimi çok şaşırtmış
olup izledikleri bu akıl yürütmeye bir darbe vurmuştur.
Zira bu bulgular, “evrenin sonradan var olduğu” ger-
çeğini ispatlamakta idi. Yani evren ezeli değildi, dolayısıyla

bir var ediciye muhtaçtı! Bu sebepledir ki, Big Bang’in var-
lığını inkâr eden kesimlerden birini ateistler oluşturuyordu.

Bu karşıtlıklarının sebebi, bu bulgunun evrenin hem başlan-
gıcının olduğuna, dolayısıyla bir var edicinin bulunduğuna

dair bir kapı aralıyor olmasıydı.
Söz konusu iddiayı daha açık şekilde ifade edersek:
a) Sonradan var edilenin, bir var edicisi vardır.
b) Evren de sonradan var edilmiştir.
Sonuç: Öyleyse evrenin de bir var edicisi vardır.

Ateistlerin ezeli evren modelinin hatalı olduğu nok-
tası bununla sınırlı kalmamış, ebedi yani sonsuz evren

modelinin de hatalı olduğu ortaya çıkmıştır. Şöyle ki, biraz

önce de işaret ettiğimiz gibi ateistler evrene tanrısal bir özel-
lik olan “sonsuzluk” özelliğini de atfetmişlerdir.

Yani mantıksal olarak, şu dizilime inanmışlardı:
a) Başlangıcı olmayanın, sonu da yoktur.
b) Evrenin bir başlangıcı yoktur.
Sonuç: Öyleyse evren sonsuz olacaktır.
Oysa keşfedilen entropi yasası, bizlere “var edilen her

şeyin bir sonu olduğunu” ortaya koymaktadır! Bu nokta-
da Big Bang, bizlere hem evrenin bir başlangıcı olduğunu,

hem de bir sonu olacağını bilimsel olarak göstermiş oldu.
Dolayısıyla bu noktada, “kâinat var edilmiştir ve kıyamet ile

yok olacaktır” inanç ve görüşünü benimseyen din ve inanç-
lar haklı çıkmış bulunuyordu.
Yine basit bir kıyas ile ifade edersek:
a) Her başlangıcı olanın bir sonu vardır.
b) Evrenin de bir başlangıcı vardır.
Sonuç: Öyleyse evrenin de kıyameti vardır.
Ateistler bu iki şok etkisinin tezahürü olarak, “tanrısız
evren modelleri” ortaya koymaya çalıştılar. Açılıp kapanır
evren, sonsuz evrenler, evrenin tekil olmadığını vurgulayan

bir takım argümanlarının birçoğu bilimin, bir kısmı da felse-
fenin engellerine takıldı. Örnek olarak “açılır kapanır evren”

modeli bilimsel geçerlilik taşımıyordu: zira bir kere kapa-
nan yani yok olan evrenden tekrar düzenli bir evren oluşu-
mu akıl ile izah edilemiyordu.

Yine çoklu evren olması ihtimali yaratıcıyı yalanlamaz.
Zira bir yaratıcı var ise, bir evren var edebildiği gibi birden

fazlasını da var edebilecektir. Bununla beraber bazı fizikçi-
ler, çoklu evrenlerin var olma durumunda dahi bu evrenlerin

birbirine çarpabileceğini ve bilimin de böyle bir verisi olma-
dığını ifade etmekteydi.

Dolayısıyla ateistler, son zamanlarda Lawrence Krauss’un
“hiç yoktan evren” iddiasına tutunmak zorunda kaldılar. İddia
basitçe şunu içeriyordu: Evren enerjilerinin toplamı sıfırdır,

öyleyse evren aslında hiçlikten gelmektedir, dolayısıyla yok-
tan var olması mümkündür.

Dünya çapında birçok fizikçinin eleştirisiyle karşılaşmış

bu iddianın temel hatası, “sıfırın yokluk ile özdeşleştirilme-
si” idi. Örnek olarak bir kişi eline top alıp yukarı fırlattığı za-
man topun atılışındaki kinetik enerji ile yerçekimi enerjisi eşit
olduğu an topun enerjisi sıfırlanmaktadır. Ancak kimse “top

yoktur” diyemez. Yine Lawrence Krauss, iddiasını destekle-
mek üzere “sanal zaman” gibi bilimsel olarak geçerli olma-
yan kavramlar ortaya atmış, iddiasını desteklemek için hayalî

parçacıkların var olduğunu farzetmek zorunda kalmıştır.
Ateizmin “varlığın başlangıcı” konusunun yanında en

büyük problemi “evrenin tasarımı”dır. Zira bildiğimiz üze-
re evrenin bugünkü durumuna gelebilmesi için yalnızca

tesadüfle oluşması yetmeyip, aynı zamanda şu an bizle-
re bu satırları okuma ve anlamaya imkân veren noktaya

getirecek sayısız fiziksel, kimyasal ve biyolojik dengeyi

de içinde barındırması gerekir. Bu denge silsilesi de şüp-
hesiz gelişigüzel olamaz, zira öyle olsaydı muhakkak ki bir

noktada bu kör tesadüf işlev göremeyecek ve hassas sistem
çöküntüye uğrayacaktı.

“Hassas ayar argümanı” adıyla bilinen bu delil, evre-
nin sadece oluşması için değil, bugüne gelebilmesi için bir-
çok komplike dengeyi içinde barındırması, dolayısıyla bu

matematiksel dengeyi kurup işlemesini sağlayacak bir yara-
tıcının olması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Burada birkaç örnek verebiliriz. Mesela evrenin genişle-
me hızı, Big Bang’ten sonra yüz bin milyon kere milyonda bir

daha küçük olsaydı, evren kendi içine kapanarak çökecekti.

Hidrojen atomları birleştiklerinde, kütlelerinin 0.007’sini de-
ğil de 0.006’sını enerjiye dönüştürüyor olsaydı, evren yalnız-
ca hidrojenden oluşuyor olacaktı. Ayrıca kütle çekiminin daha

zayıf veya olması gerekenden güçlü olması durumunda, ga-
laksiler, yıldızlar ve gezegenler oluşmayacaktı.
Fizikçilerin hassas ayar konusunda bunun gibi sayısız
örneği vardır. Sonuç olarak, evrenin sadece oluşabilmesi
için değil bu duruma gelebilmesi için de bir “tasarımcı”ya
ihtiyacı vardır. Dolayısıyla ateizm herhangi bir mantıksal

yönü bulunmayan, bilakis kendi içinde de birçok tutarsı-
zlıklar barındıran bir felsefedir. Zira görüldüğü üzere evren

bir varlık tarafından yaratılmış ve tasarlanmış bir âlem olup,

bir sona da sahiptir. Mantıksal olarak bu yaratılan, tasar-
lanan, düzenlenen ve bir sistem üzerine kurulan evrenin

bir yaratıcısı, tasarımcısı, düzenleyicisi var olup bu da
İslâm dinine göre tek olan Allah’tır.

Yazar hakkında

Ölüler Gibi Yaşamayın Diriler Gibi Sorgulayın

Yorum Gönder

*Yorum Yaparken Kişiliğinizi Ortaya Koyduğunuzu Unutmayın*
Çerez Kabul
Trafiği analiz etmek, tercihlerinizi hatırlamak ve deneyiminizi optimize etmek için bu sitede çerezler sunuyoruz.
Detaylandır
Uyarı!
İnternet bağlantınızda bir sorun var gibi görünüyor. Lütfen internete bağlanın ve tekrar gezinmeye başlayın.
Reklam Engelleyici Uyarısı!
Tarayıcınızda reklam engelleme eklentisi kullandığınızı tespit ettik.
Reklamlardan elde ettiğimiz gelir bu web sitesini yönetmek için kullanılır; web sitemizi reklam engelleme eklentinizde beyaz listeye almanızı rica ediyoruz.
Site is Blocked
Sorry! This site is not available in your country.