Allah için olmayan her sevgi batıldır, boştur.
Aynı şekilde Allah'ın rızası gözetilmeyen her amel de batıldır,
geçersizdir. Zira dünya ilahi rahmetten uzaktır, aynı şe- kilde orada bulunan
dünyalıklar da ilahi rahmetten uzaktır. Ancak Allah için olanlar bunun
dışındadır ki Allah'ın ve Rasulünün sevdiği meşru şeyler dışında hiçbir şey de
Allah için olamaz.
Allah'tan başkası için yapılan hiçbir amel Allah için olamaz. Şeriata uygun olmayan hiçbir amel de Allah için olamaz.
Yalnızca şu iki vasfa sahip olan amel Allah için
olabilir:
Allah için yapılması ve Allah ile Rasulünün sevgisine
uygun olması. Böyle bir amel de ya farzdır ya da müstehaptır.
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, Salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın." (Kehf, 110) Bu ayete göre hem Salih amel şarttır ki bu farzlar ve müstehaplardır- hem de Salih amelin sırf Allah rızası için olması şarttır.
Yine Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Hayır (gerçek onların iddia ettiği gibi değil); aksine her kim Yaratıcıya karşı itaatkâr, yaratılmışlara karşı iyiliksever bir kul olarak tüm varlığıyla Allah'a boyun eğip teslim (Müslüman) olursa, mükâfatını Rabbinin katında bulacaktır. Böylelerinin ne (ahirete yönelik) bir korkuları olacaktır, ne de onlar (dünyada bıraktıkları bir şeyden dolayı) üzüntü duyacaklardır." (Bakara, 112)
Peygamber sallallahu aleyhi ve selam de şöyle buyurmuş tur: "Her kim dinimizde yeri olmayan bir amel işlerse o (amel) merduttur/geçersizdir. "63
"Ameller, sırf niyetlere göredir. Herkese de ancak niyet ettiği vardır. Bu sebeple her kim (hem zahiren hem de bat inen) Allah ve Resul’üne hicret ederse o (gerçek ten) Allah'a ve Resul’üne hicret etmiş olur (ve hicret mükâfatını alır). Her kim de (görünüşte hicret etse de kal- ben) kavuşacağı bir dünya(lık) veya nikâhlanacağı bir kadın için hicret ederse o da (kalbindeki şeye) hicret etmiş olur (ve hicret sevabı alamaz). "
İşte bu esas," dinin temelidir. Din onun gereğinin yeri- ne getirildiği oranda tamama ermiş olur. Allah teala, sırf bu esas için peygamberler göndermiş ve kitaplar indirmiştir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de bu esasa davet etmiş, onun uğrunda cihad etmiş, onu emretmiş ve ona teşvik etmiştir. Bu esas, dinin eksenidir.
(İhlâsın zıddı olan) şirk, insanlar arasında yaygındır. Bir hadiste geçtiği üzere şirk, bu ümmet içerisinde karıncanın hareketinden bile daha gizli ve sinsidir.66
Başka bir hadiste de şöyle geçmektedir: Ebu Bekir radiyallahu anh, "Ey Allah'ın Resulü! Eğer şirk karıncanın hareketinden daha gizli ise ondan nasıl korunabiliriz ki?" diye sormuş, Peygamber sallallahu aleyhi ve selam de şöyle buyurmuştur:
"Ey Ebu Bekir! Sana, söylediğin takdirde şirkin gizlisinden de, açığından da korunacağın bir söz/dua öğreteyim mi? Şöyle de: 'Ey Allah'ım! Bile bile Sana şirk koşmaktan Sana sığınırım ve bilmeden yaptıklarımdan dolayı da Senden bağışlanma dilerim.""67
Ömer radiyallahu anh da duasında şöyle derdi:
"Allah'ım! Tüm amellerimi Salih ve senin rızana uygun/ihlaslı eyle!
Onlarda (Senden başka) hiç kimse için en ufak bir pay olmasına müsaade
etme!"
63 Buhâri, h. no: 1; Müslim, h. no: 1718. 64 Buhârî, h. no: 1, 54, 2529, 3898, 5070, 6689, 6953; Müslim, h. no: 1907.
65 Yani ihlas; ibadet ve amellerin
sırf Allah için yapılması.
66 el-Hakim et-Tirmizi, Nevadiru'l-Usul, s. 399; Ebu
Nuaym, el-Hilye
8/368, 9/253; es-Suyuti, el-Camiu's-Sağir, 4/174;
Feydul-Kadir, 4/174.
67 Ebu Nuaym, el-Hilye, 7/112; el-Hakim et-Tirmizi,
Nevadiru'1-Usul, s.397